Temel Felsefi Eğitim Akımları
1.5.1. Daimicilik
İlerlemecilik akımının zıddı olarak eğitim amaçlarının, eğitimde temel ilkelerin değişmez olduğunu, sürekli olması gerektiğini savunan bir görüştür. Çağdaş hayatın hızlı bir değişme içinde olduğu doğrudur. Ama bu “hızlı değişme içinde değişmezlik” eğitim için daha esas bir ilkedir. Bu görüşe göre; insan doğası, gerçek, bilgi, güzellik vb. şeyler değişmezdir. Bu akımın önde gelen temsilcilerinden Robert Hutchins’e göre insan olarak insanın fonksiyonu her toplumda aynıdır. Eğitimsel sistemlerin amacı da her dönemde her toplumda “insanı insan olarak yetiştirmek” üzere aynıdır. Buna göre eğitim, değişmez, evrensel ve kesindir.
Dünyanın her tarafındaki insanlar aynı oldukları için, her yerde aynı eğitim amaçları takip edilmelidir. İnsan “insan” olarak ele almalıdır; kültürel ve fiziksel farklar önemli değildir. Eğitim programı çağlar ve kültürler üstü olmalıdır. Eğitimin özü bilgi kazandırmaktır ve bilgi de her yerde aynıdır. Bilgi insana en kısa yoldan verilmelidir. Eğitim, insanın en yüksek özelliği olan akıl üzerine kurulmalıdır. Akıl bir bahçedir; eğitim bu bahçeye bilgi ve düşünceler eker, bunlar hayatın çeşitli safhalarında yeşerir ve büyürler. Eğitimin görevi, insanları sonsuz “gerçek” hayata hazırlamaktır. Bu dünyada da, “öte dünyalıda da, gerçek her yerde aynıdır, eğitim de aynı olmalıdır (Ergün,1996).
Eğitim bireyi hayata hazırlama sürecidir. Eğitimin amacı da mantıklı bireyler yetiştirmektir. Bireyin ahlaki ve dinsel eğitimi için karakter eğitimi bu yaklaşımda çok önemlidir. Plato, Aristotle geleneğindeki daimiciler eğitimin amaçlarını aklın disipline edilmesi, muhakeme yeteneğinin geliştirilmesi ve gerçeğin izlenmesi olarak görürler. Çocuğa içinde yaşadığı zamanda önemli görünen veya onun hoşuna giden, cazip bulduğu şeylerin değil gerçekten önemli olan kalıcı bilgilerin öğretilmesi ve kalıcı değerlerin kazandırılması gerekir. Bu görüşe göre çocuklara; mantık, klasik ve modern diller, matematik ve özellikle batı dünyasının geçmişteki büyük kitaplarının öğretilmesine büyük önem verirler. Bu akımı savunanlara göre geçmişteki büyük kitaplarda yer alan bilgiler bugün doğru olduğu gibi yarında aynı kalacaktır. Büyük kitaplar arasında; Plato, Aristotle, St. Thomas Aquinas, Erasmus ve Shakespeare gibi filozofların çalışmaları vardır. İlginç olan düşüncelerden biri de bu kitapların, öğrencilerin Latince ve Yunanca öğrenmeleri için, orijinal dilde okutulmasıdır. Bu akıma göre; geçmişin mesajı hiç bir zaman ortadan kalkmamıştır. Öğrenciler bu mesajı inceleyerek kendi özel ilgilerinin peşinden koşmak suretiyle bulabilecekleri şeylerden daha önemli hakikatleri öğrenebilirler. Çünkü bu eserlerin ele aldıkları konular, insanlık durumuna ait konulardır. Onlar insan hakkında en büyük bir bilgiyi ve hakikati içerirler.
Bu yaklaşımda öğretmen otoriter olarak görülür. Öğretmen alanının uzmanı olmalı ve tartışmalara rehberlik edebilmelidir. Öğretim genelde Sokratik yönteme dayalıdır. Öğrenci ilgi ve istekleri bu yaklaşımda pek dikkate alınmaz. Çünkü öğrenci olgunlaşmamış ve öğrenmesi gereken en iyi bilgi ve değerleri belirleyebilecek düzeyde değildir.
1.5.2. İlerlemecilik
Pragmatist düşüncenin eğitime uygulanış şekli genellikle ilerlemecilik akımı olarak bilinir. Bu akımın en tanınmış temsilcileri J. Dewey, W.H. Kilpatrick ve Body H. Bode’dur. Bu akıma göre içinde yaşadığımız çağda her şeyde hızlı bir değişme söz konusudur. Öğrenciler değişen dünyaya hazırlanmalıdır. Çünkü gerçek sürekli değişmektedir. Bu değişme içinde değişmelere en iyi uyum sağlayan bireyler ayakta kalabilecektir.
İlerlemecilik akımında “ne düşüneceğimizden çok nasıl düşüneceğimiz” önemlidir. Bu yaklaşıma göre müthiş bir bilgi patlamasının olduğu bu dönemde, öğretmenin derslerde öğrencilere konu alanları ile ilgili her şeyi öğretmesi mümkün değildir. Ayrıca bilgi de sürekli değişmektedir. Öyleyse yapılması gereken şey bir filozofunda belirttiği gibi “balık vermek değil; balık tutmayı öğretmek”tir. Yani yaparak yaşayarak öğrenme esastır. Ayrıca öğretilecek olan bilgileri öğrencilerin kullanabilmeleri gereklidir. Kısaca eğitim, hayatın kendisi olmalıdır.
Bu akıma göre; problem çözme yöntemi ve bilimsel araştırma öğrenme süreçlerine etkin olarak kullanılmalıdır. Ayrıca işbirliği içinde çalışma ve kendini kontrol etmede olmalıdır. Bu iki özellik demokratik bir yaşam içinde önemlidir.
Öğretmen ve öğrenciler aktiviteleri birlikte planlarlar. Öğretmen öğrencilerin elde ettikleri verileri analiz etmelerinde, yorumlamalarında, değerlendirmelerinde ve düzenlemelerinde yardımcı olur. Öğretmen öğrencilerin problemlerini çözmede ve bilimsel çalışmalarında rehber rolü üstlenir. Dewey ve Kilpatrict bu rolü “grup çalışmalarının lideri” olarak tanımlarlar. Bu süreçlerden dolayı da okullar demokratik süreçlerin gerçekleştiği yerler haline gelir. Demokrasinin gerçekleşebilmesi içinde okullarda ki süreçlerin demokratik olması gerektiği göz ardı edilmemelidir.
Okul rekabetten çok işbirliğini teşvik edici olmalıdır. Çünkü işbirliği rekabetten daha etkilidir ve insan doğasına daha uygundur.
1.5.3. Esasicilik
Bu akım idealizm ve realizmden etkilenmiştir. İlerlemecilik akımına bir tepki olarak ortaya çıkan esasicilik 1950 ve 60’lı yıllarda gelişmiştir. Bu akımı geliştiren ilk kişiler William Bagley ve Arthur Bestor’dur.
Esasicilere göre eğitimin amacı kültürel mirasın aktarılmasıdır. Bu yaklaşıma göre kişi yeniden yapılandırmacı yaklaşımda olduğu gibi toplumu değiştirmeyecek onu koruyacaktır. Bu yaklaşımda pozitivist yaklaşıma göre elde edilen bilgi kesin ve doğru bilgidir bu yüzden bu bilgiler öğretmen tarafından öğrencilere aktarılmalıdır.
Esasicilere göre; okullarda öğrencilere matematik, fen bilgisi, tarih, anadili ve yabancı dil öğretilmelidir. Bu akımda daimicilik gibi konu merkezli olmasına rağmen esasicilik geçmişten daha çok güncel olanlarla ilgilenir. Esasicilik, daha az “entellektüel” bir eğitimi önermesiyle daimicilikten ayrılmaktadır. Hem esasicilik hem de daimicilik, resim, müzik, beden eğitimi, mesleki eğitim gibi geçici olan konuları ret ederler. Bu kuramı savunanlar “Bütün eğitilmiş insanların bilmesi gereken belirli esaslar vardır” görüşleriyle daimicilerin yanındadırlar. Yine öğretim sürecinin merkezine belli bir içeriği yerleştirme bakımından da onlarla aynı görüştedirler. Buna karşılık bu içeriğin daimicilerin önerdiği gibi Batı uygarlığının büyük kitaplarıyla sınırlanmasını kabul etmemek bakımından onlardan ayrılmaktadırlar
Bu yaklaşımda, öğretmen bilgi ve yüksek standartlara sahip biri olarak saygı görür. Eğitimin merkezinde öğretmen vardır. Öğretmen sınıf kontrolünde ve alınan kararlarda büyük bir yetkiye sahiptir.
1.5.4. Yeniden Yapılandırmacılık
John Dewey’e göre eğitim sosyal bir süreçtir ve sosyal olarak yeniden yapılanmanın en etkili aracıdır. Bu kuram Dewey ve onu takip edenlerin düşünceleriyle oluşmuştur. Bu kurama göre okul sadece kültürel mirası veya sosyal sorunları aktaran bir kurum değil aynı zamanda politik al ve sosyal problemlere çözümler üreten kurumlar olmalıdır. Örneğin toplumumuzda yolsuzluk, sağlık, terör, kapkaç, işsizlik, sokakta çalışan ve yaşayan çocuklar, töre cinayetleri, küresel ısınma, susuzluk gibi sorunlar bulunmaktadır. Okullarımızın hem öğrencilerin toplumdaki bu sorunların farkında olmasını sağlaması hem de bu sorunlara çözümler getirmesi gerekmektedir.
John Dewey’e göre; eğitimin en önemli görevi, yüzyılımızın kültürel krizini aşmak için toplumun yeniden kurulmasıdır. Bu yeni düzenleme sırasında uygarlığın bütün temel değerleri yeniden gözden geçirilecektir. Yeni bir toplum düzeni yaratmak için, okul önderlik etmelidir.
Bu yeni toplum, ana kurumları ve kaynakları halkın kendisi tarafından kontrol edilen gerçek bir demokrasi olmalıdır. İdeal toplum sadece bir demokrasi olmamalı aynı zamanda demokratik olarak kurulmalıdır. Halkın zihninde gerçekleştirilecek bir devrim yalnızca politikacıların eylemi sayesinde gerçekleştirilecek herhangi bir değişmeden daha derin ve daha kalıcı olma şansına sahip olabilir. Ulusal demokrasinin mantıksal sonucu da bütün devletlerin katılacağı uluslararası bir demokrasi yönetimi olacaktır.
Bu yaklaşımda grup çalışmaları ve projeler büyük öneme sahiptir. Örneğin bir öğretmen dersinde öğrencilerine çevre kirliliğinin çözümüne ilişkin proje ödevleri verebilir ve gelen projeleri değerlendikten sonra en etkili olanları yetkili kişilerle görüşerek uygulamaya koyabilir.
1.5.5. Felsefi Eğitim Akımlarının Öğrenme-Öğretme Sürecindeki Etkileri
Öğrenme-öğretme sürecinin öğeleri hedefler, içerik, eğitim durumları ve ölçme-değerlendirme olarak ifade edilebilir. Gerek eğitim sisteminin dayandığı felsefe, gerek okulun felsefesi öğrenme öğretme süreçlerini doğrudan etkileyecektir. Burada hangi felsefe temele alınırsa alınsın öğretmenin kendi felsefi yaklaşımının da süreçleri etkileyeceği unutulmamalıdır. Aynı okullarda aynı derslere giren öğretmenlerin okul politikası-felsefesi aynı olmasına rağmen farklı uygulamalara gitmelerinin sebeplerinden biri de budur.
Felsefi yaklaşımın öğrenme-öğretme sürecindeki etkilerine hedefler boyutunda bakıldığında; öğrencilere hangi hedefler (kazanımlar) kazandırılacak? Niçin? sorularının yanıtlanması gerekecektir. Hedefler belirlenirken daimicilik akımı esas alınacaksa; değişmeyen, evrensel değerleri içeren amaçlara, ilerlemecilik temele alınacaksa; bireylerin hayata uyumlarını sağlamaya yardımcı olabilecek, bireyleri merkeze alan ve değişmeler uyumlarını sağlayabilecek türden hedeflere, esasicilik temele alındığında; tümevarım yolu ile elde edilen mutlak bilginin öğrencilere kazandırılmasına yönelik hedeflere, yeniden kurmacılık dikkate alındığında ise mevcut kültürel bunalımın problemlerini çözebilecek hedeflere daha fazla ağırlık verilebilir.
Görüldüğü gibi amaç belirleyebilmek için bir felsefe sorunuyla karşılaşılmaktadır. Russell’in dediği gibi “en iyi eğitimin nasıl olacağı konusunda kesin bir görüşe varmadan önce, ne tür bir insan yetiştirmek istediğimiz konusunda bir anlayış geliştirmek gerekmektedir.”
Öğrencilere hedeflerin kazandırılması için kullanılacak olan içeriğin ne olması gerektiği ve nasıl olması gerektiği konusundaki soruların yanıtlanmasında da felsefeden yararlanılır. Bu noktada felsefenin ilgi alanlarından olan bilgi felsefesinden (epistomoloji) daha çok yararlanılır. Bilgi felsefesinin konusu, bilginin ne olduğu, kaynağı, değeri, özü, ilkeleri, yapısı, olanağı ve sınırlarıdır.
Bilgi felsefesinde, “Doğru bilginin ölçütü nedir?” sorusu önemlidir. Bu soruya verilen farklı yanıtlar aşağıda verilmiştir. Bu yanıtlar, aynı zamanda epistemolojinin değişik yaklaşımlarının da temel önermeleridir. Bu yaklaşımlar şu şekilde sıralanabilir:
* Akla dayanan bilgi doğru bilgidir (rasyonalizm).
* Deneye dayanan bilgi doğru bilgidir (ampirizm).
* Fayda sağlayan bilgi doğru bilgidir (pragmatizm). .
* Olguya dayanan bilgi doğru bilgidir (pozitivizm).
* Sezgiye dayanan bilgi doğru bilgidir (entüisyonizm).
* Fenomeni (görüneni) dile getiren bilgi doğru bilgidir (fenomenoloji).
Bu yanıtlar aynı zamanda “doğru bilginin kaynağı nedir?” sorusunun da yanıtlarıdır. İçerik belirlenirken eğer pragmatist felsefe ve bunun eğitim alanındaki uygulanış biçimi ilerlemecilik temele alınırsa öğrencilere öğretilecek içeriğin seçiminde en güncel, geçerli ve bireyin en çok işine yarayacak bilgilerin seçimine önem verilir. Ülkemizde daha önceki dönemlerde olduğu gibi meslek lisesinde motor dersinde 1900’lü yılların motor teknolojisinin öğrencilere aktarılması bu yaklaşıma uygun değildir.
Eğitim durumları istendik davranışları her bir öğrenciye kazandırmak için, işe koşulan her türlü zihinsel ve işlemsel faaliyetler olarak veya bireyin hedef davranışları kazanması için çevrenin düzenlenmesi olarak tanımlanabilir. Amaçlara karar verildikten sonra, bu amaçların gerçekleştirilmesi için “nasıl” sorusunun cevabını bulmak içinde felsefeden yararlanılmaktadır.
Eğitim akımları ile eğitim durumları arasındaki ilişkiler de farklı boyutlarda açıklanabilir. Hedeflerin belirlenmesi sürecinde daimicilik akımı temele alınmışsa; bireyleri hayata hazırlayıcı, tümdengelimin kullanıldığı, eğitim durumları, ilericilik akımı dikkate alınmışsa; öğrenci merkezli, problem çözme yönteminin kullanıldığı, öğrencinin neyi düşündüğünün değil nasıl düşündüğünün önemli olduğu, uygulamaya ağırlık veren, demokratik, öğretmenin yol gösterici olduğu, yeniden yapılandırmacılık temele alınmışsa, toplumsal problemlerin sınıf ortamına getirildiği, demokratik, uygulamaya ağırlık verilen, gözlem, gezi gibi etkinliklere yer verilen eğitim durumları oluşturulabilir (Sönmez, 1994).
Tüm bu süreçler sonucunda öğrencilerin hedeflenen özelliklere ne düzeyde sahip olduklarını, süreçte ortaya çıkan gelişmeleri belirlemek için ölçme ve değerlendirme yapılır. Daimicilik akımına göre öğrencinin aklını kullanıp kullanmadığı, esasicilik akımına göre; öğretmenin söylediklerinin, kitabın söylediklerinin aynen yazılıp yazılmadığı, ilerlemecilik ve yeniden yapılandırmacılığa göre; öğrencinin problemi çözüp çözemediğini ölçebilecek nitelikte sorular yer alabilir.
kaynakça: Y.Doç. Dr. ADNAN KÜÇÜKOĞLU — Arş. Grv. ERDAL BAY
Eklenme Tarihi: 29 Kasım 2011
Konu hakkında yorumunuzu yazın