Deyimler
Bu sayfayı word dosyası olarak buradan indirebilirsiniz
Başa gelmek: Kötü bir duruma uğramak.”Kim demiş başa gelen çekilir diye?”
Baş aşağı gitmek: Sürekli kötüleşmek, zarar görmek.”Baş aşağı giden işlerinin önünü alamadı bir türlü.”
Baş çekmek: Ön ayak olmak, öncülük etmek.”Hayatı boyunca baş çeken bir adam olarak yaşadı.”
Baş eğmek: Direnmekte vazgeçip güçlünün buyruğuna girmek, teslim olmak.”Türk milletine baş eğdiremezsin.”
Başını bağlamak: Evlendirmek.”Askerliği biten Ali`nin başını bağlamayı düşünen annesi kolları hemen sıvadı.”
Baş koymak: Bir şey uğruna ölümü göze almak.”Çekil önümden ben bu yola baş koydum.”
Baştan savma: Üstün körü, özen gösterilmeden, gelişi güzel.”Yaptığın işin tamamen baştan savma olduğu çok açık.”
Bayram etmek: Çok sevinmek.”Oyuncakları görünce çocuklar bayram etti.”
Belâsını bulmak: Kendi yol açtığı tehlikeli bir durumun içine düşmek, hak ettiği cezayı görmek.”Adam nihayet belâsını buldu.”
Bel bağlamak: Güvenmek, birisinin kendisine yardım edeceğine inanmak, inanıp arkasından gitmek.”İnsanoğluna bel bağlanılmaz.”
Beyninden vurulmuşa dönmek: Umulmadık, beklenmedik bir olay karşısında şaşkınlığa düşmek, düşünce yeteneğini yitirir gibi olmak.”Adamı karşısında görünce beyninden vurulmuşa döndü.”
Bıçak kemiğe dayanmak: Çekilen sıkıntı artık katlanamayacak bir hâl almak.
Bindiği dalı kesmek: Kendisi için gerekli ve yararlı olan şeyi kendi eliyle yok etmek.”Geçimini sağladığın o tarlayı sakın satma, yoksa bindiğin dalı kesmiş olursun.”
Birbirine düşmek: Aralarında anlaşmazlık çıkıp birbirlerine kötü bakmaya başlamak.”Çocukların kavgası yüzünden birbirlerine düştüler.”
Bir dediği iki olmamak: Her istediği hemen yapılmak, yerine getirilmek.”O, bir dediği iki olsun istemiyordu.”
Bir deri bir kemik kalmak: Çok zayıflamak, kilo kaybına uğramak.”Zavallı, hastalıktan bir deri bir kemik kaldı.”
Bire bin katmak: Olduğundan çok göstermek, abartmak.”Bire bin katarak anlatmaya bayılır.”
Bir elle verdiğini öbür elle almak: Bir kimseye yaptığı iyiliği, yararı, başka bir yola baş vurarak sağladığı çıkarla ödetmek.”Bir eliyle verip öbür eliyle aldığını çok zaman sonra anladım.”
Bir gömlek aşağı: Bir derece daha düşük.”Sizin ürettiğiniz fındık, bizimkinden bir gömlek daha aşağıdadır.”
Buluttan nem kapmak: Çok alıngan olmak, en küçük şeylerden bile alınmak.”Seninle konuşmak imkânsız, buluttan nem kapıyorsun çünkü.”
Burnu havada (olmak): Kendini çok beğenmiş, kibirli (olmak).”Burnu havada gezenlerden hiç hoşlanmam.”
Burun kıvırmak: Önem ve değer vermemek, küçümsemek, beğenmemek.”Önüne konan yemeklere burun kıvırıp sofradan kalktı.”
Büyüklük göstermek: Elinde her imkân varken kötülük yapmamak, affetmek, iyi davranmak.”İstese büyüklük göstermeyip onu buraya bir daha sokmazdı, erkek adammış.”
Büyümüş de küçülmüş: Davranışları, konuşması yaşının üstünde olan, büyükler gibi hareketler yapan çocuk.”Aman ya Rabbim, şunun söylediği sözlere bakın hele, büyümüş de küçülmüş sanki!”
Eklenme Tarihi: 16 Mayıs 2012
[…] orijinal boyutu için üzerine tıklayınız. Ayrıca Deyimlerin tamamı ve açıklamaları için deyimler sözlüğü sayfasını ziyaret […]