Deyimler

1 yorum
11.265


 

Bu sayfayı word dosyası olarak buradan indirebilirsiniz

Aşağıdaki “D” harfiyle başlayan deyimlerimizi anlamlarıyla birlikte okuyunuz .

Dağarcığına atmak: Yeni bilgilerini, eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek.
Dağlara düşmek: Sıkıntı, üzüntü sebebiyle insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşar olmak.

Dağları devirmek: Çok büyük güçlüklerin altından kalkmak, ağır işleri başarmak. “O, dağları devirir bir adamdır.”
Daldan dala konmak: Çok sık, düşünce ya da konu değiştirmek. “Daldan dala konmayı bırak da bir işe sarıl artık.”
Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak, gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak.
Damgasını vurmak: Biri hakkında kötü bir yargıya varmak.

Dananın kuyruğu kopmak: Olay patlak vermek, beklenen ve korkulan sonucun gerçekleşmesi.

Dara düşmek: 1. Paraca sıkıntıya uğramak. 2. Sıkıntılı, tehlikeli bir durumla karşılaşmak.

Dara getirmek: Aceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayıramamak. “Biraz erken kalkıp, dara getirmeden yapalım iş”
Dar hayat: Sıkıntılar, güçlükler, zorluklar içinde sürdürülen hayat.
Darısı (dostlar) başına: “Kavuştuğum başarı ve mutluluğa tüm dostlarımın da kavuşmasını isterim” anlamında kullanılır.
Dar kafalı: Anlayışı, kavrayışı az; yeniliklere açık olmayan. “Dar kafalı insanlarla anlaşmak oldukça zordur.”
Davul çalmak: Bir şeyi herkesin duyabileceği biçimde ortalığa yaymak. “Davul çalıp bizi elâleme rezil etti.”
Defterden silmek: İlişkisini kesmek, yok saymak, adını anmaz olmak, unutmak. “Ali`yi defterden iyice sildim.”
Defteri kapamak: İlgiyi kesmek, uğraşmaz olmak, söz konusu işi yapmaz olmak.
Deli fişek: Atak, delişmen, delice işler yapan, şımarık. “Bırak artık şu deli fişek adamla arkadaşlık etmeyi.”
Deliksiz uyku: Hiç uyanmadan, çok rahat, uzun süre uyunulan uyku. “Bugün deliksiz bir uyku çekip dinlenmek istiyorum.”
Derdine düşmek: Yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak. “Sana ne ki o işin derdine düştün?”
Devede kulak: Bütüne göre çok ufak bir parça. “Onun yaptığı iş devede kulak kalır.”
Deve kini: Bitmeyen, geçmeyen, unutulmayan büyük kin. “Tam anlamıyla bir deve kini besliyordu komşusuna karşı.”
Devlet kuşu: Umulmadık, iyi talih; zenginlik, mutluluk getiren talih.
Dikiz etmek: Bir yeri, olayı, birinin hareketlerini gizlice ve gözünü ayırmadan dikkatlice izlemek.
Dil ebesi: Çok fazla ve esprili konuşan. “Dil ebesi bir adam o, sen onunla başa çıkamazsın.”
Dilinde tüy bitmek: Sık sık söylemekten bıkmak, usanmak. “Size söyleye söyleye dilimde tüy bitti.”
Dilini yutmak: Büyük bir korku, şaşkınlık ya da sevinç karşısında konuşamaz hâle gelmek. “Korkudan  dilini yutacaktı.”
Dili tutulmak: Herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyemez duruma gelmek. “Sevinçten dili tutuldu bizim kızın.”
Dili varmamak: Bir sözü söylemeye gönlü razı olmamak. “Sana git demeye dilim varır mı sanıyorsun?”
Dil uzatmak: Bir kimse veya bir şey için kötü söz söylemek. “Ben öğretmenime dil uzattıracak adam değilim.”
Dil yarası: Acı, ağır ve kötü sözün gönülde bıraktığı kırgınlık. “Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez demişler.”.”
Dirsek çürütmek: Okumak, öğrenim görmek için uzun yıllar çalışmak. “Desene boşuna dirsek çürütmüşsün.”
Dişe dokunur: Hatırı sayılır, işe yarar, belirtilmeye değer, önemli. “Dişe dokunur bir iş yapmışsın, aferin çocuğum.”
Dolap çevirmek: Hile, düzen ve dalavere ile iş yapmak. “Yine ne dolap çeviriyor acaba?”
Dört başı mamur: Her yanı bakımlı, elverişli, güzel, tam istenildiği gibi. “Alırsam dört başı mamur bir ev alacağım.”
Dudak bükmek: Umursamamak, beğenmemek, küçümsemek. “Yeni alınan elbiseye şöyle bir dudak büküp geçti.”
Dudak ısırmak: Hayret etmek, şaşırmak. “Beni karşısında görünce dudağını ısıracak eminim.”
Dümen çevirmek: Düzen kurup, hileli iş yapmak. “Yine ne dümen çeviriyorsunuz siz?”
Dünyalar onun olmak: Oldukça çok sevinmek. “Babası istediği oyuncağı getirince dünyalar onun oldu sanki.”

Diğer Sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Sosyal Medyada Paylaş Facebook Twitter Google+


Etiketler: , ,
Eklenme Tarihi: 16 Mayıs 2012

Konu hakkında yorumunuzu yazın

Deyimler (1 Yorum)